Uzun zaman sonra sizlerleyim. Verdiğim arada yaşadığım bir olayı
anlatmak istiyorum sizlere. Aynı okulda 11. sınıfta birlikte okuduğum
sıra arkadaşım ile uzun bir küslük yaşadık kendisi çok yakışıklı biri
aynı zamanda :). Bir anda ben uyurken mesaj attı.
'Ben bu okuldan kimseyle küs mezun olmak istemiyorum.'
'E ne istiyosun?'
'Aramızda bir sorunun kalmamasını.'
'Tamam. Yok.'
'O zaman barışmamızın şerefine yarın okul çıkışı bir şeyler yapalım'
'Yarın konuşuruz. İyi geceler.'
diyerek bitirdim mesajlaşmayı. Ertesi günü hiç konuşmadık. Son ders bir mesaj.
'Gidiyoruz dimi?'
'Olabilir. Nereye?'
'Eskiden hep gittiğimiz cafeye.'
'Ok.'
Neyse gittik. Sigaralarımızı aldık. Oturduk kahve
söyledim
ben kendime o da çay içmek istedi. Cüzdanımı ve cep telefonumu masanın
üzerine koydum. Hep aynı mevzuular YGS puanları hedefler falan...
Uzun süre öylece boş boş konuştuktan sı-onra cüzdanımı aldı eline. Dikkati cüzdanımın şişkin olması çekti. Para mı dolu? dedi. Gülerek. Hayır, içinde belirli kişilerin anılarını saklıyorum o yüzden. dedim. Bakabilir miyim? dedi. Bak dedim.
Abartıyorum
belki ama, en yakın arkadaşıma açılırken gözyaşlarımı sildiğim peçetem,
Rimel'e iyi günlerimizde aldığım sakızın kağıdı, mektuplar, sevdiğim
insanalrın saç telleri, ilk nargile içişimin sipsisi gibi gibi çokça
şeyler sakalarım. Baktı hepsine tek tek. Çöp bunlar olum ne diye saklıyosun? dedi. Çöp değil onlar anı, dedim sertçe. Bozuldu biraz.
Hangi erkekte bu kadar anı gördün, dedi?
Banane diğer erkeklerden, dedim.
Yüzüme baktı.
Ben herkes gibi değilim ben faklıyım tamam mı anla bunu dedim.
Tamam, dedi. Sustu.
Anlayacağınız
barıştık. Fark varmı eskisinden yok. Aynı mal... Görünce merhaba
merhaba... Dahada ilerisi olamaz zaten. Eskisi gibi olmamızı
isteyecektir fakat iş işten geçti. Ben Eski Mert değilim....
17 Mayıs 2013 Cuma
2 Mayıs 2013 Perşembe
Zorlanışlarım
Hasta yatağımda sizlerle buluşuyorum bu hafta. Merak etmeyin hafif bir üst solunum enfeksiyonu sadece ama en ufak hastalığı abartarak komadaymış gibi takıntılı davranmak huy olmuş bende. :)
Saklanmaktan; kimseye belli edememekten sıkıldım. Bir erkeğin elini tutup Kordon'da keyfimce dolaşamayacak olmaktan, Kadifekale'nin surlarına çıkıp İzmir'i izleyemeyecek olmaktan, Kemeraltı Çarşısı'nda rahatlıkla dolaşamamaktan, Kızlarağası Hanı'nda el ele göz göze sevdiğim erkekle damla sakızlı kahve içemeyecek olmaktan sıkıldım.
Yine bir umutla bekliyorum o günleri.
Umut dedik
Umutlandık
Umut içinde
Umutlu olmamaktan başka çaremiz var mı sizce? Elimiz kolumuz ayaklarımız bağlı nereye kadar gidebileceğiz bilmiyorum böyle sürünerek.
Gün gelecek, evet o gün gelecek...
Sevdiğimizin elini tutarken utanmayacağız hiçbirşeyden. Korkmayacağız tepkilerden. Anlayacklar, anlatacağız. Biz bir elimizde içki şişesi bir elimizde bıçakla dolaşan eşkıya değiliz ki! Biz bir elimizde sevdiğimiz olsun, diğerinde bize aldığı çiçek demeti...
Hayatın kalbi, hüznümün perçeminde atıyor
An ki; bir çarpıntı vuruyor hayallerime
An ki; bir son nefes sessizliğinde suskun
Ölüm, sanki çok eskiden öldürmüş hayatı
Hayatın eli, yüreğimin eli üzerinde
Belki de çok daha derinlerde
Düşüş öncesi tutunduğum bir dal
Ya da ayağı tökezlemiş kalbime umut
Hayat, bir anne gözleriyle gülümsüyor yüzüme
Bakışlarındaki saf duygular ışıyor hislerime
Ve âmâ olmuş bir ömre yeniden can katıyor
Binbir eleme bulanmış yetimliğime inat
Hayat benim erken susmuş dilimin sözcüsü belki de
Sessizim; kendi kabuğunda kendiyle dertleşen
Yalnızım; yek başınalığında esrarını O'nunla çözen
Ey Hayat! İçimi ve dışımı resmet bana gizliden
Bittiğin gün, başladığın sonsuz andır...
Esen kalın. Görüşmek üzere..
Sosyal ağımız çok hoşuma gitti. Sizde şuradan girebilirsiniz anacım.
Saklanmaktan; kimseye belli edememekten sıkıldım. Bir erkeğin elini tutup Kordon'da keyfimce dolaşamayacak olmaktan, Kadifekale'nin surlarına çıkıp İzmir'i izleyemeyecek olmaktan, Kemeraltı Çarşısı'nda rahatlıkla dolaşamamaktan, Kızlarağası Hanı'nda el ele göz göze sevdiğim erkekle damla sakızlı kahve içemeyecek olmaktan sıkıldım.
Yine bir umutla bekliyorum o günleri.
Umut dedik
Umutlandık
Umut içinde
Umutlu olmamaktan başka çaremiz var mı sizce? Elimiz kolumuz ayaklarımız bağlı nereye kadar gidebileceğiz bilmiyorum böyle sürünerek.
Gün gelecek, evet o gün gelecek...
Sevdiğimizin elini tutarken utanmayacağız hiçbirşeyden. Korkmayacağız tepkilerden. Anlayacklar, anlatacağız. Biz bir elimizde içki şişesi bir elimizde bıçakla dolaşan eşkıya değiliz ki! Biz bir elimizde sevdiğimiz olsun, diğerinde bize aldığı çiçek demeti...
Hayatın kalbi, hüznümün perçeminde atıyor
An ki; bir çarpıntı vuruyor hayallerime
An ki; bir son nefes sessizliğinde suskun
Ölüm, sanki çok eskiden öldürmüş hayatı
Hayatın eli, yüreğimin eli üzerinde
Belki de çok daha derinlerde
Düşüş öncesi tutunduğum bir dal
Ya da ayağı tökezlemiş kalbime umut
Hayat, bir anne gözleriyle gülümsüyor yüzüme
Bakışlarındaki saf duygular ışıyor hislerime
Ve âmâ olmuş bir ömre yeniden can katıyor
Binbir eleme bulanmış yetimliğime inat
Hayat benim erken susmuş dilimin sözcüsü belki de
Sessizim; kendi kabuğunda kendiyle dertleşen
Yalnızım; yek başınalığında esrarını O'nunla çözen
Ey Hayat! İçimi ve dışımı resmet bana gizliden
Bittiğin gün, başladığın sonsuz andır...
Esen kalın. Görüşmek üzere..
Sosyal ağımız çok hoşuma gitti. Sizde şuradan girebilirsiniz anacım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)